1 Mayıs 2009 Cuma

Hikem-i Ataiyye

Tasavvuf deryasından hikmet incileri

Tasavvuf edebiyatının en çok okunan eserleri arasında yer alan, 50’den ziyade şerhe konu olan, 4 kez İngilizceye, 2 kez Fransızcaya, 1 kez de İspanyolcaya tercüme edilen Hikem-i Atâiyye, Prof. Dr. Abdülaziz Hatip’in tercüme ve şerhiyle günümüz okuruyla buluştu.

İbn Atâullah el-İskenderî (vefatı 1309) tarafından kaleme alınan Hikem-i Atâiyye (Nesil Yayınları), sufiler arasında “Namazda Kur’an’dan başka bir kitap okumak caiz olsaydı el-Hikem okunurdu.” sözüyle tanınıyor.

Hikem, hikmet kelimesinin çoğulu. Hikmet ise bilgelik, olgunluk, hakikat-i eşyayı bilme, insanı iyiye yönlendiren, cahilâne davranışlardan alıkoyan bilgi ve söz gibi anlamlara geliyor. Bakara sûre-i celilesinde Cenab-ı Hak, “Kime hikmet verildiyse ona gerçekten pek çok hayır verilmiştir.” buyuruyor. Bir hadis-i şerifte de hikmetin başının Allah korkusu olduğu ifade ediliyor. Hikem-i Atâiyye’de bazıları birer cümleden ibaret, bazıları daha uzun metinler halinde 264 hikmetli söz yer alıyor. Keramet ve istikamet, ubudiyyet ve rububiyet, zühd ve marifet, akıl ve gönül, tevekkül ve teşebbüs, firkat ve vuslat gibi hususları dile getiren hikmetler, konu bütünlüğü içerisinde birbirine eklenerek devam ediyor.

İnsana sunulan ümit ışığı

Eser daha ilk hikmetinde kısacık bir cümleyle sarsıyor insanı. “Günah işlediğinde bile ümidin azalması, amele güvenmenin alâmetlerindendir.” diyor İbn Atâullah. Tasavvufi hakikatleri bir bir serdettikten sonra kitabın sonundaki münacat bölümünde yine aynı noktaya dönüyor: “Allahım! Günahkâr olsam da rahmetine olan ümidim kesilmez, Sana itaat etsem de, korkun yüreğime çıkmaz. Birer sanat eserin olan varlıklar beni sana sevk etti. Keremine ilişkin bildiklerim Senin kapından ayrılmamayı öğretti. Allah’ım, ümit kaynağım Sen olduktan sonra, nasıl mahrum kalırım ki? Yine güvencem Sen iken, nasıl zelil düşebilirim ki?”

Kitabın müellifi İbn Atâullah el-İskenderî, Şâzelî tarikatı ricalinden. İskenderiye’de dünyayı teşrif buyurmuş, 1039’da Kahire’de terk-i fânî eylemiş. Kitabını da mürşidi, aynı zamanda Ebü’l Hasen Şâzelî Hazretlerinin halifesi olan Ebü’l Abbas el-Mürsî’ye takdim etmiş.

MÜ İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Kamil Yılmaz, kitaba yazdığı önsözde Hikem-i Atâiyye’yi şöyle anlatıyor: “Hikem-i Atâiyye, camilerde, medreselerde, tekkelerde ve hatta evlerde gruplar halinde okunarak büyük bir mazhariyete nail olmuştur. Değişik ilmî seviyelerden ve sosyal statülerden pek çok insanın dikkatini çeken bu eser üzerine onlarca şerh yazılmıştır. Eserin tutulmasının sebebi, insan gerçeğine getirdiği yorum ve insanlara verdiği ümit ışığıdır. Her sınıftan insanın zevkle okuduğu Hikem-i Atâiyye’de her insanın anlayacağı ve kabulde zorlanmayacağı hayat gerçekleri vardır.”

Abdülaziz Hatip de “Eser, her mezhep ve tarikata mensup âlimler tarafından ilgiyle karşılanmış ve şerh edilmiştir. Bu yönüyle, bütün Müslümanların müşterek klasik kaynakları arasında yer almıştır. Eseri okurken, ruhta hikmet şimşeklerinin çaktığını, iç âleminizde marifetullah ve ihlas çiçeklerini açtıracak feyizlerin damla damla süzüldüğünü hissedeceğinizden eminim.” diyor. Prof. Dr. Hatip, bir öğrencisinin kendisinden faydalı bir eser okutmasını istemesi üzerine Hikem-i Atâiyye üzerine araştırmalara başladığını, Batı dillerinde bile olmasına rağmen günümüz Türkçesiyle bir şerhine rastlayamadığını, bunun üzerine kitabı şerh etmeye karar verdiğini söylüyor. Kitapta her bir hikmet Arapça metni ile yer alıyor. Ardından tercümesi aktarılıyor. Daha sonra son devir Osmanlı âlimlerinden Ahmed Mahir’in El-Muhkem fî Şer­hi’l-Hikem’ isimli iki ciltlik eserinden alınan manzum tercüme veriliyor. Son olarak da aktarılan hikmet geniş olarak açıklanıyor. Her seviyeden insanın rahatlıkla anlayacağı bir dil ve üslup kullanılması, kitabın geniş bir kesime hitap etmesine imkan tanıyor. 

Hikem-i Ataiyye, Tercüme & Şerh: Prof. Dr. Abdülaziz Hatip, Nesil Yayınları, {2008}

{Yukarıdaki alıntı Fatih Biçer Bey'in Kitap Zamanı'nda yayınlanan yazısıdır}

30 Nisan 2009 Perşembe

El-Muhkem Fî Şerhi'l Hikem

Kastamonulu Balıklızade Ahmet Mahir Efendi (1860-1922) tarafından şerh edilen El-Muhkem Fî Şerhi'l Hikem isimli eseri sadeleştirip yayına hazırlayan Selahattin Hacıoğlu Beyin kitaba yazmış olduğu önsözden:

Yahya Efendi Dergahının son şeyhi Abdülhay Öztoprak Hazretlerinin (1884-1961) ders olarak okuttuğu ve tasavvufi hikmetlerin derin manalarının anlaşılır bir dille izah edildiği bu eser, Ergun Zekai Tamer Efendi Hazretlerinin emir ve himmetleri ile günümüz diline çevrilerek kısmen sadeleştirilmiş olup ilk kez baştan sona ve şerhleriyle birlikte Ümmet-i Muhammed'in istifadesine sunulmuştur. Temenni ederiz ki bu kıymetli eseri okuyup amel etmeye çalışanlar, kitapta geçen hikmetlerin manalarından azami derecede istifade ederler.

26. Hikmet:

Ey mürid! Rabbin ile talep ettiğin şey yolunda gider, kolaylaşır. Nefsinle yapmaya kalkıştığın işler ise rast gitmez ve sonu hüsran olur.

İzah:

Buradaki talep, dini taleplerin ve mercii din olan dünyevi maksatların topunu kapsar. Bir sadık mürid; bütün ihtiyaçlarını Cenabı Hakka bırakır ve her işinde Allah'a tevekkül ederse, Allah da onun bütün müşkillerini halleder ve uzakları yakın, zorları kolay eder. İlim ve dirayetine güvenen, güç ve kuvvetine itimat eden kibirli müridi ise, kendi haline bırakarak mahrum ve perişan eyler. Dahası onu istediği, ümitle beklediği her şeyden uzaklaştırır ve mahzun eder. (s. 42)

33. Hikmet

Gaybî sırlar yerine, içindeki gizli ayıpları öğrenmeye çalışman senin hakkında daha hayırlıdır.

İzah:

İnsanın riya, kötü ahlak ve makam sevgisi gibi nefsani zaaflarını anlayarak mücahede ve ibadetle bunları gidermeye çalışması kuşkusuz ledünni marifet ve keramet gibi melekut alemine ait sırları müşahede etmesinden daha hayırlıdır. Çünkü gaybî sırların keşfini arzulayarak ibadet etmek, ilahi rızayı amaçlayan kulluğa zıt bir şeydir. Kerametin esnekliğine mübtela olan gönül de vuslat zevkinden mahrum kalır. İnsan-ı kamile lazım olan ise, keramet istemek değil, istikamete rağbet etmektir. İstikametin elde edilmesi için de nefsani ayıpları görmek ve giderilmesine gayret gösterilmek gerekir ki, bunların afetlerinden ameller kurtulsun, gelen haller saf ve katışıksız olsun. Dahası zât âyinesinden cehil ve gurur tozları silinsin; varidat silsilesinden şerli hususlar kesilmiş olsun. Nitekim, “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu!” hadis-i şerifinin yüksek manasınca, Allahü Tela’yı bilmek için lazım olan nefsi bilmektir, ifadesinden kastedilen şey de nefsani kusurları bilip gidermeye çalışarak kemale erilmesi ve Zülcelal’in nurunun müşahede edilmesidir. (48-49)

63. Hikmet:

Zillet ağacının dalları, ancak tamah tohumu üzerine neşvünema bulur

İzah:

Kalp tarlasına tohum gibi olan tamahı ekme ki, ondan zillet ağacı biterek dal budak salmasın! Çünkü, zilletin her çeşidi tamahın çokluğundan meydana gelir demektir.

Tamah, nefsani afetlerin en büyüğü, belki bütün afetlerin membaıdır. Zira, tamah Hakkı bırakıp da halka iltica ve dalkavukluk demektir. Bu da Âlemlerin Rabbini unutarak insanlara itimat etmekten meydana gelir. Artık bunun neden olacağı mezelletin (zelilliğin) çeşitlerini saymak mümkün olmaz. Kamil bir mümin için ise, nefsini aşağılatma helal olmadığı gibi geçerli bir sebep bulunmaksızın zilleti istemek de haram olur.

Tamahın daha başka bir sebebi de takdir-i ilahi hakkında tereddüt ve şüphedir. Tamah, izzeti gerektiren imanın hakikatine aykırıdır. Çünkü iman ehlinin "Şeref, Allah'ın, peygamberinin ve inananlarındır." (Münafikûn, 8) ayetini temel alarak büründüğü izzet ağyara değil, Allah'a itimattır. İzzet, ilahi takdire tam bir inançla, dahası kalp itminanını ve himmet yüksekliği ile hasıl olan bir meziyettir.

Yahya bin Muaz Hazretleri, tamahın karşıtı olan vera'yı iki kısma taksim ederek şöyle dedi: "Biri zahiri vera' ve diğeri batıni vera'dır. Birincisi vücut azalarının hareketinin ancak Allah için olmasıyla; ikincisi, Hakkın tecelligahı olan kalbe Allah'tan başka bir şey dahil olmamakla hasıl olur!" Bir başka büyük zat da: "Vera', müridin hareket ve hareketsizlik halinde, her zaman Cenab-ı Hallâk'ı müşahede etmesi ve Hakkı müşahedenin yanı sıra hareket ve hareketsizliğin de ortadan kalkarak Bâki Hak ile kalmasıdır!" buyurmuştur. (86-87)

Hikem'ül Ataiyye / El-Muhkem Fi Şerhi'l Hikem, Tercüme & Şerh: Kastamonulu Balıklızade Ahmet Mahir, Hazırlayan: Selahattin Hacıoğlu, Beyaz Lale Yayınevi, {2006}

{Kitaptan okudukça ve fırsat buldukça güncelleyeceğim inşaallah}


23 Nisan 2009 Perşembe

Kabr-i Şerif

İbn Ataullah İskenderi Hazretlerinin kabr-i şerifini ziyareti esnasında çektiği fotoğrafları blogumuzla paylaşan Ahmet Murat Bey'e teşekkürlerimizle... Cami tavanına Ataullah İskenderi Hazretlerinin hikmetlerinden örnekler nakşedilmiş. Kendisi de bir Şazeli fakiri olan eski Ezher Üniversitesi rektörlerinden merhum Abdülhalim Mahmud, caminin ve türbenin bugünkü haliyle inşası ve tamiratına ön ayak olmuş. 

Cenab-ı Hak hayırda zerre kadar gayret eden kullarından razı olsun ve yollarını açsın. (Amin)

{Ataullah İskenderî Camii, Mısır}

{Alatullah İskenderî Hazretlerinin Kabr-i Şerifi, Mısır}

9 Nisan 2009 Perşembe

Tevekkülün İncelikleri

Bil ki ey kardeşim, yüce Allah'a ermek isteyen kişi işe kapısından başlamalı ve O'na gerekli vasıtaları kullanarak varmalıdır.

Terk edilmesi, kurtulunması ve arınılması gereken şeylerin en önemlisi, tedbirin varlığı ve takdir edilmiş şeylere direnmektir. İşte bu kitabı bu konuyu açıklamak ve ilgili meseleleri ortaya koymak için yazdım. İsmi müsemmasına ve lafzı manasına uygun olsun diye adını et-Tenvir fi iskatı’t-Tedbir koydum.

Yüce Allah şöyle buyurdu :

“Hayır! Rabb’ine yemin olsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmelerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisa, 65)

“Rabb’in dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur! Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve şanı yücedir” (Kasas, 68)

“Yoksa insan, umduğu her şeye sahip mi olacak? Oysa ahiret de dünya da Allah’ındır.” (Necm, 24-25)

Resulullah da –sallallahu aleyhi ve sellem- bu manada şöyle buyurdu: “Allah’a rıza ile kulluk et. Eğer bunu yapamazsan, hoşlanmadığın şeylere sabretmende büyük hayır vardır”

Açıkça veya işaret ve ima yoluyla tedbiri ve takdir edilmiş olan şeylere karşı çıkmayı terk etmeye dair, buna benzer bir çok ayet ve hadis varid olmuştur.

Arifler şöyle demişlerdir: “Kim tedbir almazsa onun adına tedbir alınır!”

Şeyh Ebu’l-Hasen eş-Şazili –kaddesallahu sirrahu- şöyle buyurmuştur: “Eğer ille de tedbir almak gerekliyse hakkınızda tedbir alınmaması için tedbir alın!”

Bir diğer sözü de şöyledir: “İşin hakkında hiçbir şey seçme! Seçmemiş olmayı seç! Bu seçmemiş olmayı seçmekten de kaç, o kaçışından da! Her şeydan Allah’a kaç!”

“Rabb’in dilediğini yaratır ve seçer.”(Kasas, 68)

(s. 12-13)

* * *

“Rabb’in dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçme hakkı yokur.! Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve şanı yücedir” (Kasas, 68)

“Rabb’in dilediğini yaratır ve seçer” sözü, Allah’ın yanında kulun tedbiri terk etmesini zorunlu kılmaktadır.Çünkü O (cc) dilediğini yarattığına göre, aynı zamanda dilediği şekilde tedbir alır. Yaratma gücü olmayanın tedbiri de yoktur!

“…ve seçer” sözü, bütün seçme hakkının O’nun olduğunu göstermektedir. O’nun fiilleri, emanet ve zorlama yoluyla değil, iradesinin ve seçiminin belirlemesiyle gerçekleşir. Burada, Allah’ın olduğu yerde kulun kendi tedbiri ve seçimini bırakması zorunluluğu vardır. Çünkü, O’nun hakkı olan bir şeyin senin olması uygun değildir!

“…Onların seçme hakkı yoktur…” kavli iki şekilde yorumlanabilir. Birincisi; onların seçme hakkının olması ve buna yüce Allah’tan daha layık olmaları uygun değildir.
İkincisi; “…Onların seçme hakkı yoktur…” yani biz, onlara seçme hakkı vermedik ve orada onları liyakatli kılmadık.

Yüce Allah’ın “… onların ortak koştuklarından…” sözü Allah’ın hükmünün olduğu yerde onların seçme hakkının bulunmasından Allah’ı tenzih etmektedir. Ayetin beyanına göre, Allah’ın olduğu yerde seçme hakkının olduğunu iddia eden kişi müşriktir ve hal lisanıyla rablık iddia etmektedir. Bu durumdan kendisini uzak tutması lazımdır.

(s. 26-27)

İbn Ataullah el-İskenderî, Tevekkülün İncelikleri, Çev: Fatih M. Albayrak, Üsküdar Yayınevi, {2006}

{Tevekkülün İncelikleri kitabını okuyup notlarını bizimle paylaşan kardeşimize teşekkürler}

7 Nisan 2009 Salı

Tasavvufi Hikmetler


İslam dünyasında genel kabul gören yaygın kitapların ilk sıralarında Ataullah İskenderî’nin Hikem’i de yer almaktadır. Tesbit edebildiğimiz kadarıyla bugüne kadar dünya dillerinde yapılan tercüme ve şerhleri yetmiş sayısını aşmıştır. Bu yaygınlığı sağlayan sebeplerin başında, herhalde tasavvufi hikmetlerin ve ıstılahların şiir diliyle kısa ve özlü bir şekilde vurgulanarak anlatılmış olması gelmektedir. (Kitabın Sunuş kısmından)


Hikmetlerden Seçmeler:

13. Dünyanın ve maddenin şekilleriyle aynası kirlenmiş olan kalp nasıl parlar. Şehvetleriyle bağlanmış olan kalp Allah’a doğru nasıl yol alır. Gafletlerin kirinden temizlenmemiş olduğu halde Allah’ın huzuruna girmeyi nasıl arzu eder, saçma sapan şeylerden vazgeçmeden sırların inceliklerini anlamayı nasıl ümid edebilir? 

36. Her türlü günah, gaflet ve şehvetin temeli ve kaynağı nefisten razı olmaktır. Her türlü itaat, yakaza ve iffetin kaynağı ise ondan razı olmamandır. 

51. İbadet ve taat yapamadığında üzülmemen, hata ve günah işlediğinde ise pişmanlık duymaman kalbin ölüm işaretlerindendir. 

59. Karanlık nefsin ordusu olduğu gibi nur da kalbin askeridir. Allah kuluna yardım yapmak istediği zaman nurlar ordusuyla onun imdadına koşar. Karanlık, zulmet ve ağyarın ilgisini ondan keser. 

76. Allah’ın katında değer ve kıymetini öğrenmek istiyorsan, hangi işte seni ikame ettiğine, seni hangi amelde tuttuğuna bak. 

78. Senin O’ndan istediğin şeylerin en hayırlısı O’nun senden istediğidir. 

103. Seni kendi yaratıklarından ürküttüğü zaman iyi bil ki, O sana kendisiyle üns ve dostluk kapısını açmak istemektedir. 

121. Namaz, günahlardan pisliklerden kalplerin temizlenmesi ve gayb kapılarının insana açılmasıdır. 

122. Namaz, münacaat yeri ve samimi dostlukların kaynağıdır. Sırların meydanları namazda genişler, nurların parıltıları da ondan doğar. 

138. Hakiki dost, senin ayıp ve kusurunu bildiği halde seninle arkadaşlık ve sohbet edendir. Bu da kerim olan Mevlâ’dan başkası olamaz. Arkadaşlık yapılacak kişilerin en hayırlısı senden ona bir şey gitmediği, bir menfaatı olmadığı halde sadece seni arzu edendir. 

145. İnsanlar sende bulunduğunu zannettikleri iyi huylardan dolayı seni methederler. Buna karşılık sen de nefsî huylarının gerçeğini bildiğin için onu kınayıcı ol. 

146. Mümin methedilince – kendisinde bulunmayan vasıflarla övüldüğü için – Allah’tan hayâ eder. 

148. Hak etmediğin halde övüldüğünde sen de hemen hak ettiği ve lâyık olduğu şekilde O’nu öv. 

162. Nefsin hazzı günahta açık ve zahir, taat ve ibadette gizli ve bâtındır. Gizli olanın tedavi ve ilacı ise çok daha zordur. 

181. Kendi iyiliklerinin yaygınlığından söz edenleri günah ve masiyet susturur. Halbuki Allah’ın ihsanın bolluğundan bahsedenleri günah ve hata susturamaz. 

205. Çoğu kere sana inip gelen nurlar kalbini, kâinat ve eşya suretleri ile dolu olarak buldukları için indikleri yeri terk edip giderler. Kalbini masiva ve ağyardan temizle ki Hak Teala onu maarif ve sırlarla doldursun. 

209. Sevdiğin her şeyin mutlaka kulu-kölesi olursun. Halbuki Allah kendisinden başka hiçbir kimseye köle olmanı sevmemekte ve istememektedir. 

Hikem-i Ataiyye (Tassavvufî Hikmetler), Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Kara, Dergah Yayınları

Hayatı

İslam Tasavvuf Tarihinde ayrıcalıklı bir yere sahip bulunan, H. VII asrın sonlarında Mısır'da yetişen ve Şazeli Tarikatının üçüncü büyük şahsiyeti olan İbn Ataullah, "Hikem'ül Atâiyye" adlı eseriyle meşhurdur. Eserlerinde Tasavvufun en derin hakikatlerine temas etmekle beraber, bazı sûfilerin tartışmalara konu olan görüşlerine yer vermemiştir.

Adı Ahmed olup İbn Ataullah lakabıyla tanınmıştır. Ebu Hasan-ı Şazeli (1197-1258) hazretlerinin halifesi Endülüslü Ebu Abbas-ı Mürsi'den ve daha sonra Yakut-i Arşi'den (Allah sırlarını yüceltsin) feyz almıştır. İbn Ataullah hazretleri 1309 (H.709) senesinde Mısır'da vefat etmiş olup kabr-i şerifi Karafe mezarlığındadır.

Kaynak: Hikem'ül Ataiyye / El- Muhkem Fi Şerhi'l Hikem, Tercüme & Şerh: Kastamonulu Balıklızade Ahmet Mahir, Hazırlayan: Selahattin Hacıoğlu, Beyaz Lale Yayınevi, {2006}

Türkçe'ye Tercüme Edilen Eserleri

Hikmete Yolculuk / Hikem-i Ataiyye Şerhi
Abdullah Şarkavi
Çev: Ali Urfi Efendi
İnsan Yayınları
{2010}

Hikem-i Ataiyye Şerhi
Seyyid Hafız Ahmed Mahir
Sufi Kitap Yayınları
{2010}

Mektubat
Çev: Kemal Kahramanoğlu
Tablet Kitabevi
{2009}

Hikmetler Kitabı
Çev: Cemil Çiftçi/ Orhan Parlak
Kitabevi
{2008}

Gönüllerin Neşesi Zikir
Çev: Abdullah Mağfur
Üsküdar Yayınevi
{2008}

Hikem-i Ataiyye
Tercüme & Şerh: Prof. Dr. Abdülaziz Hatip
Nesil Yayınları
{2008}

Hikem'ül Ataiyye / El- Muhkem Fi Şerhi'l Hikem
Tercüme & Şerh: Kastamonulu Balıklızade Ahmet Mahir
Hazırlayan: Selahattin Hacıoğlu
Beyaz Lale Yayınevi
{2006}

Tevekkülün İncelikleri
Çev: Fatih M. Albayrak
Üsküdar Yayınevi
{2006}

Hikmet Pırıltıları ve Allah'a Yakarışlar
Çev: Yusuf Ertuğrul
Ensar Yayıncılık
{2006}

Gelin Tacı Hasta Kalplerin İlacı
Çev: Osman Arpaçukuru
Üsküdar Yayınevi
{2004}

Tasavvufi Hikmetler
Çev: Prof. Dr. Mustafa Kara
Dergâh Yayınları
{1989}